Kadınsı din


Mustafa Sabri BEŞER
 
 


Öncelikle şunu bilelim ki Din geldiği gün gibi taptazedir. Ve Allah katında hak Din İslam'dır.

 

İnsan olmanın bedeli olduğu gibi Müslüman hatta şahsiyetli Müslüman olmanın da bedeli vardır.

 

15 sene öncesine gidelim, meydanlardaki ahlaksızlık bu kadar diz boyu değildi. Meydanlar, kafeler, eğlence yerleri Müslümanca yaşamayanlarındı. Birileri bunu fark etti. Sonra İngiliz Lordunun dediğini yapmaya karar verdiler. “Türklerin ellerinden Kur'an-ı Kerim'i alın kadınlarının da başlarını açın, bakın nasıl çözülüyorlar ve bizim istediğimiz hamur şekline dönüyorlar…”

 

Önce biz Müslümanların cebine para koydular. Meydanlara, cebimizdeki paranın vermiş olduğu özgüven ile çıkmaya başladık. Sonra güzel ülkeme Dünyaca ünlü kafe markalarını getirip “sözde yatırım”la cadde başlarına ve en güzel yerlere açtılar. Önce sadece mağaza görünümünde olan bu kafeler sonrasında sokaklara taşmaya başladı, yeni akım bistro algısı ile. Sebebi yoldan geçenler görsünler ve imrensinler- imrendirsinler diye. Artık genç Müslüman yeni bir kültüre kapı açtı. Gençlerimiz kafeleri doldurmaya başladı.

 

Asıl hedef her zaman için kadındı şimdi de öyle oldu. İngiliz Lordunun dediği gibi kadınlarımızın başlarını açmadılar ama sözde tesettür modası ile kadınlarımızı genç kızlarımızı süslediler. Zamanında nasıl bir güruhu elde tutup zihinlerini yönlendirebilmek için ürün reklamlarında kadının çekiciliğini ön planda tutup gösteriyorlarsa; araba, lastik, parfüm.. vs, bizim güruhu da birbirleri ile kıyasıya yarış için kadını öne çıkaran moda ve gençlik modeli oluşturdular. Önceleri sadece kadınlar birbirlerine karşı yaptılar bu süslenme ve gösteriş savaşını. Fakat daha sonra bu savaş kendini erkeğe beğendirme ve dikkat çekme amacı ile yer değiştirdi. Birilerinin oyunu sanki yavaş yavaş sonuç vermeye başladı. Ve yeni din algımızı “Kadınsı Din” üzerinden gençlerin beynine yerleştirmeye başladılar.

 

Geç evlenmiş bir İlahiyatçı akademisyenin söylediklerini hatırlıyor ve bu yazdıklarımın ispatı olarak sayıyorum. “Sokakta yürürken şal bağlama ve rengine göre hiç yüzünü dahi görmeden, sadece giyimine bakarak hangisi daha dikkat çekici diye bu modeldeki tesettürlüler benim için cezbedici oldu…”

Evet, “Kadınsı Din” diyoruz, çünkü Yeni Türkiye'nin genç neslinin Din algısı kadın üzerinde yoğunlaştı. Bu ne demek?; Kadın artık kendini örtüsüyle bile teşhir edebilen ve bende Müslümanım! diyebilen duruma geldi. Üst nesil ise normal algılamaya ve kabullenmeye başladı. Devamında ise dini yaşantımız, gösterişli ve eksik yaşanmış olsa da normal algılanmaya başlandı. Yani ılımlı Müslüman ılımlı İslam modeli Kadın üzerinden bize kabul ettirilmeye çalışıldı ve başarıldı.!

 

Bir önceki yazımda Başörtüsü Bir İsrail Projesidir dedim. Ve sözde başı örtülülerden bahsettim. Onların tesettüre yaptıkları zulümden bahsettim. Çok güzel tepkiler ve dönüşler aldım. Ama en garibi ise süslüman rolünü üstlenen diye tabir ettiğim zalimler tarafından, en fazla dönüşü almak oldu. Buna istinaden böyle bir yazıyı tekrar kaleme alma ihtiyacı hasıl oldu. Çünkü bu kardeşlerime meselenin ciddiyetini yeterince izah edemediğimi düşündüm. Dini yanlış anlıyoruz, tesettürü yanlış anlıyoruz ve bunun farkında bile değiliz

 

Genç nesil özellikle örtülü kadınlar Dünyayı bir oyun olarak saymaya başladılar-başladık. Evet, Dünya bir oyun yeriydi fakat oyunun asıl maksadı neydi? Unuttuk ve unutturulduk! Kadın, ayakları altına Cennet'in serildiği en büyük makam sahibidir. Ama makamdan kaçış var. Fatih'i, Selahaddin'i, Yavuz'u, Ertuğrul'u doğuran kadınlarla şimdiki genç neslin doğuracağı yeni nesil, bir olmayacak-olamayacak. Toplumu yetiştiren, nesilleri inşa eden kadının-annenin en çok saldırıya uğrayacağını, dolayısıyla en çok savunmanında bu alanlarda olması gerektiğini düşünüyorum.

 

“Kadınsı Din” algısının aktörleri Mina'da değil içimizdeler artık, teyakkuzda olalım ve önce kendimizi hizaya çekip sonra en yakınlarımızdan başlayarak, içimizdekileri tekrar Mina'ya geri gönderelim ya da hizaya çekelim.

 

Tarihi kayıtlara düşmüş şu vakıa önümüzde büyük bir örnektir: İttihatçı Abdullah Cevdet İçtihat dergisi için yaptığı bir anket çalışmasında bir Fransız düşünüre Müslümanların nasıl uygarlaşacağını sorar:

Fransız düşünür: Kur'an'ı kapa kadınları aç. Kur-an'ı hayatın her alanından sök at. Kur-an'ı kapat, kaldır, yasakla. Kadınları ise aç! Sinelerindeki hayâyı tesettürle beraber çıkar at. İffetsizliğin tohumlarını ek. Tesettür hayâ elbisesi olup takva elbisesini muhafaza eden bir kalkandır buna dikkat et.

 

Abdullah Cevdet ise: Bir şeyi gözden kaçırdığınızı fark ettim. Kur-an'ı açık bırakıp, Müslümanlara sağdan yanaşıp, Kur-an'ın/İslam'ın aslını kaldırıp yerine alternatif olarak hurafeye dayalı bir İslam'ı ikameye çalışacağız. Ama kadınları açma noktasında sizinle hem fikirim çünkü kadın tesettürlü haliyle sürekli İslam'ı ve Allah'ı hatırlatan bir simgedir. Tesettür bizim modernleşme adına dayattığımız süreç için en tehlikeli silahtır.”

 

İçtihat, Sayı: 4, Ekim 1904

Formülasyon şudur:

Tesettür + Makyaj= Dini Olan(Tesettür) + Kapitalizmin Hediyesi(Makyaj)= Seküler Müslüman Baş Örtüsü+Pantolon=Sekülerleştirilmiş Dini Anlayış (NT)

 

Hülya Şekerci'nin “Başörtümüz İslami Kimliğimizdir” makalesindeki ifadeleri, söz konusu duruma yaptığı vurgu açısından kayda değerdir: “İçeriği boşaltılmış, defilelere konu olan bir başörtüsü, uğruna mücadele vermeye değmeyecek, aksesuardan öteye gitmeyen bir bez parçası olur ancak. İmanını bilinç düzeyine çıkarmış Müslüman kadınlar için ise başörtüsü, imanımızın ve küresel zulme alternatif oluşumuzun bir sembolüdür.”

 

Dünya terkedilerek ahiret kazanılmaz. Lakin kadınların oyuncak olduğu ve dinin tahrif edildiği “Kadınsı Din” sahasında ahiret kazanılmaz. Kâfirin tek derdinin Dünya olduğu doğaldır. Böyle bir dünyada Müslüman kalmak zordur evet. Lakin Batılı gibi yaşamaya çalışan, harcayan, giyinen Müslüman gencin kafasındaki İslam algısı değişmedikçe maalesef Batılılaşır. Cenneti kazanmak istiyorsak işte bu Dünya, Cennetin kapısının anahtarını taşıyor.

@msbeser



Tarih: 21.05.2015 10:20