Dinsiz Müslümanlar


Mustafa Sabri BEŞER
 
 


40 yaşına yaklaştıktan sonra daha yeni yeni İslam'ı anlamaya aday olduğumu müşahede ediyorum. “Müslümanım!” demek ne kadar da kolay geliyordu dilime. Bu kelimenin ne kadar ağır anlamlar içerdiğini anlayabilmem için Rabbimin beni ağır imtihanlardan geçirmesi gerekiyordu belki de… Hem ahlaki müflisliği hem ekonomik müflisliği tecrübe etmiş biri olarak artık bu kelimenin iyi kavranması gerektiğini fark ediyorum.

Müslüman (teslim olmuş, Allah'a ve O'nun buyruklarına boyun eğmiş kimse ) anlamındadır.

Kişinin Allah'a teslim olması, sadece O'nu İlâh ve Rabb bilip O'na kulluk etmesinin adıdır Müslümanlık. Ayağı kayma, sürçme, yamulma, çamura batma, dibe vurma, günaha girmek olacaktır Müslümanın hayatında, çünkü insanın fıtratında vardır bu. Kelime manasıyla bile düşünüldüğünde kendi durumumuzu, muhasebemizi ve sonucumuzu çok rahat belirleyebiliriz. Kulluğa mugayir işler yapmış olsak bile asıl önemli olan, tekrar geri dönüş yapıp tek İlâh ve Rabbin kapısına yönelmektir. O'na kul olmayı bilmeliyiz ki hakkıyla teslim olanlardan olalım.

Farkında olmadan kulluk ettiğimiz onca “İlâh ve Rabb” arasından gerçek anlamda bizi terbiye eden ve tek olan İlahı bulabilmek için kendimizi Müslüman kelimesinin anlamı içerisinde gezintiye çıkarmayı öneriyorum.

Dar ve en kısa anlamıyla din bir yaşam tarzı ve gidilen yol demektir. Bu bağlamda kişi nerede, ne için, nasıl, kiminle, nereye yürüyorsa dinide o yol üzerinedir. Şimdi Müslüman ve Din kavramlarının karşılığını bulmuş olduk. Gidilen yolun ve yaşantı tarzımızın İnd-i İlâhi'de adı İslâm, bu yol ve tarz üzerine olanlara ise Müslüman denir. Müslüman için ibadet sadece namaz, oruç, hacc gibi emirler değildir. Yaşamın bütünü ibadet esaslı bir kulluktur. Kulluk, hayatı Allah'a teslim etmektir. Ve her anını O'na göre programlamaktır.

Bundan önceki yıllarım, Rabbim haricinde, genel olarak dünya güzelliklerini İlâh! bilmekle geçti. Evet, onlara İlâh-Rabb! demiyordum, onlara ibadet etmiyordum ama onlar benim vazgeçilmezlerimdi.

Çevremde, özelde kendimden yola çıkarak dini değerlerin dar bir alana hapsedildiğini görmekteyim. Din özel anlarda yaşanılası, özel durumlarda geçerliliği olan bir olgu haline gelmiş durumda. Günümüz fotoğrafında çok net bir şekilde görülen; Türkiye'de namaz kılan, dini değerler hassasiyetine sahip olduğunu söyleyen ve kendisini inançlı bireyler olarak atfedenler, bu söylemlerin tam tersi bir eylem içerisindeler. Toplum olarak dünya ve içindeki güzellikler bizim için esas gaye halini almış durumda.

Günümüz Müslümanları dünyacı ama ahiret iddialı… Büyük iddialar ise büyük çabalar gerektirir.

Bizler hangi dinin mensuplarıyız?

Kimin kuluyuz ve bizim gerçek Rabbimiz kim sorusunu sormak gerekiyor kanaatimce?

Bir düşünelim, çok sevdiğimiz, arkasında yürümekten onur duyduğumuz, aralıksız takip ettiğimiz, kıymet verdiğimiz şahsiyetlerin, kuruluşların, yapıların söyledikleri, bizim için adeta bir ayet hükmünde değil mi? Hiçbir şey sorgulanamaz değildir. Sadece yüce Rabbimizin emrettikleri dışında. Allah bizden koşulsuz bir teslimiyetle iman etmemizi ve O'na tamamen teslim olmamızı istiyor. Bunca Kelime-i Tevhit çekerken, imanla alakalı ayetlerin gündelik hayatta boğazımızdan aşağıya inmiyor oluşunu nasıl açıklayabiliriz ki?!

Ayet okuyanı inşa etmiyorsa neden okunuyor?!

Allah'ın bir tarzı ve bir üslubu var. Biz buna Sünnetullah diyoruz. Hangi tarz sorgulanamaz değildir ki O'nun tarzının dışında?!

Müslüman erkek ve kızlarda görüyoruz, bu senenin modası olduğu için giyinen, dinleyen, okuyan, eğlenen ve yaşamını bu tarz üzerine devam ettiren…

Müslüman olarak ideallerimizle, eylemlerimizle uygulamalarımız arasında ne kadar benzerlik var?!

Merkeze aldığımız kişinin tarzı hangisidir? Medyanın, siyasilerin ve starların sunmuş oldukları mı yoksa bizi terbiye eden gerçek ve tek olan İlâhımızın sunmuş olduğu tarz mı? Bize nasıl düşünmemiz, eğlenmemiz, giyinmemiz-yememiz gerektiğini, hâsılı nasıl yaşamamız gerektiğini pompalayan ve bunu da bütün silahlarıyla destekleyen güçlü bir elden bahsediyorum. Siz buna kapitalizm deyin, illuminati, mason locaları, Amerika ve İsrail, emperyalizm deyin her ne derseniz deyin bilmemiz gereken şu ki;arkasından gidip takip ettiğimiz ve yaşamaktan büyük haz duyduğumuz her bir şey bizim dinimiz olmakta.

Biz müslümanlar için Rabbimizin Kur'an-ı Kerim'de bildirmiş ve emretmiş olduğu kesin hükümler var. Neden bu hükümlerin hem tersini yapıyor hem de kendimize Müslüman diyoruz? Rabbimizin yaşam tarzımız için bizlere söyledikleri ve öğütledikleri var iken, bunun karşısında alternatif olarak bize sunulan siyaset, müzik, diploma, kariyer, konforlu yaşam, moda.. vs gibi birilerinin vadettiği bu din dışı yaşam tarzı ve buna boyun eğerek koşulsuz itaat eden biz Dinsiz Müslümanlara soruyorum...

Söyler misiniz kimin kuluyuz biz?!

Dinimiz nedir?!



Tarih: 02.06.2015 00:52