27 Nisan 2025, Pazar | 19:37:27
ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI


Şeyda Betül KILIÇ
psk.seydabetul@gmail.com
 
 

Hepimiz alışveriş ediyoruz ve birbirimizi alışverişe davet ediyoruz. Yeni çağın yeni adıyla hepimiz TÜKETİCİYİZ. Her ne kadar farklı ürünlere ihtiyacımız olsa da çok önemli bir gerçekten haberdar değiliz. İhtiyacımız olmayan şeylere olan ihtiyacımız neden? Bir birimizin aldığını gereksiz kılan eleştiriler yapıyor, bazen de ihtiyacım yok diye düşünenleri tuhaf buluyoruz. Oysa ihtiyaç dediğimiz şeyler herkese göre farklılık arz eder. Kimine göre yaşlanma karşıtı krem, kimine göre indirime girmiş bir ütü, kimine göre ise bazı marketlerde ancak promosyon zamanı daha düşük  fiyatlara  bulunabilen şemsiye bir ihtiyaç olabilir. Asıl bizi tüketici kılan; paradan önce zamanı tüketiyor olmamızdır. Çılgınca, hiç düşünmeden, umarsızca, hesapsız alışverişlerde gerçek sarfiyat; ziyan ve israf kolayca harcadığımız zamandır.  Tüketim tüketerek başlar.

Alışveriş ; ihtiyaçlarımızı gidermek için zaman ve para sınırlılıkları olan bir sarfiyat zorunluluğudur. Güncel lisanla ise alışveriş; içten gelen alma ve verme dürtüsü,dürtüsel ve dolayısıyla engellenmesi oldukça güç, ertelenmeye karşı dirençli, tüketimi hayatın merkezine oturtan bir duygu coşmasıdır. Birbirimizi çaya davet ederdik, birlikte örgüler örerdik, sıkıldığımızda komşumuzun sıcak bir ıhlamurunu içmeye giderdik ama artıkkkk… Artık birbirimizi alışverişe davet ediyoruz. Bir araya gelen dostlarımızla aldıklarımızı, kaça aldığımızı, daha ucuza nereden alabileceğimizi, nerde bulabileceğimizi, ilanları nerelerden gördüğümüzü konuşuyoruz. Alışveriş etmesek te, arkadaşımızla ne zaman alışveriş edebileceğimizin hayalini kuruluyor çayın yanına bisküvi tadında… Asla misafir reddi olmayan bir kültürün insanları olarak, kocaman ve süslü sofralar kurmak için yine ve yeniden alışverişe çıkıyoruz, misafirimiz için ve misafiri redderek...

KİM BU ÇILGIN DAVETKARLAR?

Baştan çıkarıcı, çılgın pazarlama teknikleri sebebiyle bilincimiz kadar bilinç üstümüzde adeta uyuşuyor, koşullanıyor. İnsan beynine açılan her kapıdan girme sanatını kullanan  pazarlama uzmanları, duyularımızın karar alma merkezine olan etkisinin farkındalar. Duyularımız bir şeyler almayı tercih ettiğimizde devreye giriyor. Cömertlik, açgözlülük, korku ve refah duygularımız karar verme sürecinde devreye giriyor olsa da Carnegie Mellon Üniversitesi Davranışsal İktisat Uzmanı Goerge Loewensteinin doğruladığı gibi; ‘’Beynin büyük merkezi bilinçli düşünmekten çok otomatik düşüncelerin hakimiyeti altındadır. Beyinde gerçekleşen işlemlerin çoğu bilişsel değil duygusaldır’’.

BEN DE ONUN ALDIĞINDAN  SATIN ALABİLİRİM

Belki de reklamın en güzeli budur, sadece yeni bir ürünü cesaretle kullanmak. Piyasada yeni olan ve toplumun onayını almış kişilerin taktığı, giydiği, sevdiği,  okuduğu, yediği, izlediği hızla tercih sebebi olabiliyor ve hızlıca satış rekorları kırıyor. Bu duruma sebep olan Rizzolatti’nin bulduğu AYNA NÖRONLARdır. Ayna nöron teorisine göre tercih ettiğimiz ve satın aldığımız ürünler zaten tercih edilen ve kullanılan ürünler oluyor.Çünkü ayna nöron teorisine göre insan sadece bir eylemi gerçekleştirirken değil aynı zamanda o eylemi gerçekleştireni izlerken de beynin aynı bölgesi aktive oluyor.Başkalarının davranışlarını farkında olmadan taklit etmemize sebep olan  ayna nöronlardandır. Hatta bizim kültürümüzdeki yerini şu atasözleriyle açıklayabiliriz;’’  Körle yatan şaşı kalkar’’, ‘’ Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’’ , ‘’Üzüm üzüme baka baka kararır’’. Herkes özgün olma telaşında birbirini tekrar eden ve etmemek için de pervasızca çaba sarf eden tüketim canavarına dönüşüyor. Ne yazık ki alışveriş artık sevgimizi anlatmanın da çok önemli bir yolu haline gelmiştir. Popüler dünya da özel günlerin kutlanması, hatırlanması, pozitif tarafıyla bakıldığında hediyeleşmeyi arttırmışsa da , sevdiğimizi dile getirmenin tek dile dönüşmüş haliyle yavanlaşmıştır. Daha açıkçası; sevmek için de, sevginizi aktarabilmeniz için de nesnel hediyeler almaya mahkumuz. Hatta düşük bedelli bir hediye almışsak az seviyoruz, büyük maliyetli bir şey almışsak çok…İfadelerimiz artan tüketimlerimizle yavanlaşıyor ve eskiden olduğu gibi düşünen, yazan ve hisseden beyinlerin yerini sevgiyi cüzdanında içselleştiren kapital kuklalar alıyor. Yanlış anlaşılmasın, sevdiğine hediye ikramı çok güzel bir gelenektir ama ikramı  maddi sınırlara hapsedersek büyük bir kayıp verdik demektir.

İSLAMİ MODA KAVRAMIYLA  …

Güzel giyinmek, gündemi takip etmek elbette kişisel haklarımızdır. Renkler, modeller, tarzlar kişisel tercihlere göre her bedende karşılığını bulacaktır. Şimdiler de ekonominin daha canlı olduğu İslami toplumlarda harcama daha az düşünülerek yapılan , moda ekolüne tabi olmayı önceleyen bir hal almıştır. Önceleri sohbet konuları çok farklı iken artık konu az önce bahsi geçtiği gibi alışveriş sürecidir. İlişkilerimiz aldığımız kadar alanlarla sınırlı olduğunda içi dolu dostluklarımızın içi boşalıverir. Çarpıcı renklerin sarhoşluğuyla gezinirken dış dünya farkındalıklarımız düşer. Karşı komşumuzun derdiyle dertlenmek yerine karşı komşumuzun ne giydiği daha önemli bir konu olur. Harcarken tatminsizleşen, doymayan kişilikler olarak memnuniyet ve yetinme giderek bizden uzaklaşan bir kavram haline gelmiştir.

ALIŞVERİŞLE RAHATLIYORSANIZ DİKKATTTT!!!

Günlük yaşam içinde her birimiz sıkılıyor, üzülüyor, türlü yaşam mücadeleleri veriyoruz. Şüphesiz her birimiz kendimizi rahatlatmanın, sosyalleşmenin türlü yollarını arıyoruz. Toplumumuzda çok görülen depresyon, kaygı bozuklukları ve çift geçimsizlikleri her geçen gün artmaktadır. Bazı kişiler de bu tarz yaşam uyumsuzluklarıyla mücadele etmenin en pratik yolu olarak alışverişi seçerler. Rahatlamanın en kısa yolu gibi görülen  alışveriş, aslında kişinin iç kaynaklarını kullanarak va ya terapi ve tedavilerle destek alarak rahatlamasının önüne geçer. Kişi asla kendinin farkında olamaz, sadece alır ve aldıkça içinde açılan kocaman boşlukta giderek yalnızlaşır. Doyurulmaya çalışılan aç olan gönüllerdir, diyalogsuz, sevgisiz…Elbette insan ihtiyaçlarını karşıladığında rahatlayacaktır ancak ihtiyaçlar suni ama harcanan zaman, para, sağlık gerçek ise!!!tüketirken tükenmemek için gerçekten ihtiyacın ne olduğuna odaklanmlı ve iletişim, geçimsizlik, depresyon, kaygı problemlerimizin çözümü için destek almalıyız.Mutluluk yitirme ve harcama lüksümüz olmayan en önemli kaynağımızdır.

PSİKOTERAPİST / ÇİFT TERAPİSTİ/ YETİŞKİN PSİKOLOĞU/ PSİKOONKOLOG  ŞEYDA BETÜL KILIÇ TEL:02124852526    MAİL:psk.seydabetul@gmail.com



Bu yazı 2749 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI